7 Aralık 2020 Pazartesi

Silahlı İnsansız Hava Araçları ve Tanklar.

 SİHA konusunun sosyal medyada hayli revaçta olduğunu görüyorum. Ancak mevzunun git gide abartıldığını ve SİHA'ların, özellikle Bayraktar TB2'nin bir "Wunderwaffe" olarak lanse edilmeye başlandığı görülüyor. Tartışma ayrıca politik zemine kaymaya başladı. Bu oldukça sağlıksız bir tartışma zemini yaratır. İleride de siyasi iklim değiştiğinde bu kez insansız sistemlerde Türkiye'nin çalışmalarına takoz koymak isteyen dış ve onların köpeği olan iç odaklara malzeme verir. Türkiye bu konuda önemli seviyede bir ilerleme kaydetti. Kısır siyasi tartışmalarla içine etmeyelim.

Bu iş ne propaganda aracı ne de muhalefet aracı olmamalı. Bu konuda her iki cenahta da mebzul miktarda kötü örnek mevcuttur. İHA'ların silahlandırılması yeni bir olay değildir. İran 1980'lerde, İran-Irak Savaşında İHA'larını silahlandırarak kullanmıştır.


ABD ise 12 Eylül Saldırılarından sonra MQ1 Predator İHA'yı silahlandırarak tespit ettiği hedeflere taarruzlar düzenlemiştir. Daha sonra ABD MQ9 Reaper ile tespit ettiği nokta hedeflerine taarruzlara devam etmiştir. Halen bu taarruzlarına devam etmektedir. Benzer saldırıları İsrail de kendi İHA'ları ile yapmıştır. Yani SİHA'yı biz icat etmedik. Önce bunu biliniz.


    Fakat biz SİHA'ların kullanımında ve taktiklerinde önemlibir değişiklik yaptık. SİHA'lar Bahar Kalkanı Harekatına kadar nokta hedeflerine taarruz için kullanılmıştır (Biz de öyle kullandık) . Ancak 2019 Bahar Kalkanı Harekatında şartların zorlaması sonucu harp tarihinde ilk defa olmak üzere SİHA'lar klasik hava harekatına muharip uçak gibi iştirak ettiler. Tabii bizim elimizde Reaper muadili bir İHA yoktu. Hala yok. Ancak bu zorluğun üstesinden gelmek için; MAM C, MAM L ve Bozok gibi hafif, elimizdeki İHA'lardan atılabilen hafif ama etkili mühimmatın geliştirilmesi, aslında keşif ve gözetleme platformları olan ANKA ve TB2'yi, hafif taarruz uçağı gibi kullanılmasına imkan vermiştir. Türkiye, bu sayede bir nevi "Portatif" ve maliyet etkin bir hava kuvvetine kavuşmuştur. SİHA'lar; hava gücüne ihtiyaç duyulan, ama çeşitli nedenlerle savaş uçağı ve taarruz helikopteri gönderemediğimiz harekat alanlarında müttefiklerimize hava desteği sağlamamıza (Libya), müttefiklerimizin hava gücünü takviye (Azerbaycan) etmemize imkan vermiş, savaş uçaklarımızın kullanımının kısıtlandığı durumlarda (İdlib gibi)hem hava kuvvetlerimizin derin taarruzlar yapmalarına (tecrit harekatı), hem de arazideki birliklerimize icap duyulan durumlarda yakın hava desteği sağlanması imkanlarını vermişlerdir. Olayların politik tarafları ayrı bir tartışma konusudur. Ama askeri açıdan önemli bir yenilik ve kabiliyet olduğu su götürmez.


Şüphesiz İHA ve SİHA kullanımı için doktrinel çalışmalar devam etmektedir. Yeni İHA projeleri kadar, SİHA taktikleri ve teknikleri de üzerinde çalışılması gerekmektedir. Bu konuda da çalışıldığına eminim.


   Ancak burada önemli bir konu, SİHA'ların başarılarının çok abartılmasıdır. Öncelikle SİHA'lar yüzünden tankların devrinin geçtiği gibi şeyler okuyorum. Bu iddia tamamen yersizdir. Tanklar, hava savunması olmadığı takdirde savaş uçakları için kolay hedef olurlar. Bu 1940'dan beri böyle olup askeri çevreler tarafından çok iyi bilinen bir şeydir. Aynı durum, piyade, komando vb. için de geçerlidir. Bu yüzden TSK Korkut gibi bir proje gerçekleştirmiştir. Korkut'un aşağıdaki şekilde tasarlanmasının nedeni tanklarla birlikte harekat yapabilmesi içindir.

    Yine Atılgan KMS Sistemi de zırhlı birliklerin alçak irtifa hava savunması için tasarlanmış bir araçtır. KMS, Suriye ve Irak'ta birliklerimize yapılan bazı dron saldırılarına engel olmuş, dronları vurmuşlardır. KMS'lerin yeterli sayıda olmaması, birliklerimizin dron saldırıları sonucu şehit ve yaralı vermesine neden olmuştur. TSK, halen dron ve paramotor saldırılarına maruz kaldığı için bu tehditlere yönelik tedbirler almış ve Dron/İHA saldırılarına karşı savunma için çalışmalar yapmakta, SSB eliyle projeler yürütmektedir.


    Sözün özü; daha bu yolun başındayız. Ancak güzel bir başlangıç yaptık ve iyi bir yoldayız. TSK 1990'lardan beri insansız hava aracı kullanan, bu konuda belli bir kültür geliştirmiş bir ordudur. İnsansız hava araçları konusunda mesafe almamızda bu hususun büyük önemi vardır.



6 Aralık 2020 Pazar

Ortadoğu'daki Savaşlarda Tank Kayıpları

Sürekli savaşlara sahne olan Ortadoğu, ABD'nin Irak'ı işgali sonrası yeni bir döneme girmiştir. 2000'li yılların başından beri devam eden savaşlarda taraflar pek çok tank kaybetmiştir. Bu tankların bir kısmı eski model, bir kısmı ise yeni ve modern tank modelleridir. Ortadoğu'daki savaşta tank kullanıp da tankı tahrip olmayan ordu yoktur. Örneğin 2003-2009 arası 530'dan fazla M1 Abrams tankı, harekat alanında tamir edilemeyecek seviyede hasar gördüğünden ABD'ye ağır bakım ve onarım için gönderilmiştir. Bunun dışında ABD Silahlı Kuvvetlerinin  toplam tank kaybı hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. Tankçı personel kayıpları hakkında da net bir bilgi yoktur. Irak Ordusu DAEŞ ile savaşta 100 civarı M1A1 tankı, Suudi Arabistan Ordusu Yemen'de 20 civarı tank kaybetmiştir.



        İngilizlerin zırh koruması konusundaki iddialı olan Challenger 2 tanklarından biri, Basra'da RPG 29 ile vurulmuş ve roket tankın ön zırhını delmiştir. İngilizler de zaten bir süre sonra Basra Kentinden şehir dışında tahkim edilmiş üslere çekilerek şehri Şii Milislere bırakmıştır. İngilizler tanklarını pek meydana çıkarmadıkları için fazla kayıp vermemişlerdir.


    Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen'deki savaşta Leclerc tanklarını kullanmış ancak kayıp vermeye başlayınca, Leclerc'ler savaş alanından geri bölgelere kaydırılmıştır.


    2006 İsrail - Lübnan Savaşında açık kaynaklara göre;
-50 Merkava tankı tanksavar füze ve el yapımı patlayıcı ile vurulmuş, -21'i sağlam kalmış, -8'i arazide tamir edilebilmiş, -21'nin zırhı delinmiş, (15'i füzeler, 6'sı EYP),5'nin tamamen kaydı silinmiştir.
15 tankçı personel hayatını kaybetmiştir. Yaralı personel hakkında net bir bilgi açık kaynaklarda yoktur. İsrail Lübnan Savaşından sonra tank ve zırhlı araçlarına Trophy ve Iron Fist aktif koruma sistemleri entegre etmiştir. Bu durum İsrail'in daha sonraki harekatlarda tank kayıplarını azaltmıştır. Sadece 2010 yılında Gazze sınırında bir Merkava tankı, Gazze'den atılan bir Kornet ile vurulmuş ve zırhı delinmiştir. Ancak mürettebattan ölen ya da yaralanan olmamıştır. İsrail, aktif koruma sistemlerinin halen icra edilen harekat ve çatışmalarda RPG ve tanksavar füzelerine karşı etkin olduğunu ve çoğunlukla gelen roket/füzeyi zırha değmeden durdurabildiklerini belirtmektedir



Ortadoğu'da çok sayıda Sovyet yapımı T54/55, T62 ve T72 tankı ile az sayıda T90 tankı mevcuttur. Bu tanklardan da 2.500'den fazlası Ortadoğu'da son yıllarda meydana gelen savaşlarda tahrip edilmiştir.


Kısaca; Ortadoğu'da, 2. Körfez Savaşı sonrası çatışmalarda tarafların tamamı az ya da çok tank kaybetmiştir. İlginç olan, tanklar arası çatışmaların nadir görülmesidir. Tanklar çoğunlukla; -El yapımı patlayıcılar, -Tanksavar Füzeleri, -Hava taarruzları ve -RPG serisi silahların atışları sonucu tahrip edilmişlerdir. Bu nedenle de taraflar; tanklarının zırh korumasını artırmaya (bazen bizde "kıt'a imali denen sahra çözümleri ile), aktif ve pasif korunma sistemleri entegre etmeye gayret etmektedirler.



    Peki neden bu kadar tank kaybı var? Bu sorunun cevabını bulmak için tankın varoluş amacına bakmamız gerekir. Tank birliklerinin günümüzdeki esas amacı, (tarihi gelişimi ve tankların evrimini es geçerek anlatıyorum), çok kısaca düşmanı ateş ve manevra ile imha etmektir. Yani düşmanın üstüne giderek, silahlarının ateşi veya ezerek, öldürmek, yaralamak veya esir almaktır. Tank bunun için tasarlanır, bunun için yapılır.Tank bu görevini yapmak için;
-Ateş gücüne (100 mm ile 125 mm arası değişen çapta bir top, 12,7 veya 7,62 mm makineli tüfekler),
-Zırh koruması (+Aktif ve pasif koruma sistemleri),
-Hareket kabiliyetine,
- İyi iç ve dış haberleşme sistemlerine sahip olmalıdır.
Tanklar, piyadelerle iç içe savaşmalıdır. Tanklara yeterli topçu, istihkam, muhabere, bakım, yakın hava desteği, ikmal ve bakım desteği sağlanmalıdır. Konumuz zırhlı birlik harekatı olmadığı için uzatmayacağım. Yani tanklar piyadeye (yaya olarak savaşan herkesi anlayın) ateş desteği sağlamak için değil, piyadeyle birlikte düşmanın üzerine atılmak için yapılır. Tank birlikleri bunun için kurulur ve eğitilir. Ateş desteği esas olarak topçu silahları, havanlar, tanksavar silahları, zırhlı muharebe araçları ve yakın hava desteği ile sağlanır.
Resim
Resim

Resim
Ancak tanklar kısa mesafelerde çok isabetli atışlar yaparlar, makineli tüfekleriyle düşmanı ateş baskısı altında tutabilirler. Tankın topu çok etkili ve güçlü bir silahtır. Bu nedenle Ortadoğu'daki savaşlarda, özellikle meskun mahallerde tanklardan vazgeçilememektedir.




    Öte yandan Ortadoğu'da ciddi sayıda tanksavar füzesi vardır. Ayrıca bölge dışı taraf olan ülkeler, destekledikleri milislere çok sayıda tanksavar füzesi göndermiştir. Bu nedenle yoğun tanksavar füzesi kullanılmakta, herkes herkese füze atıp durmaktadır. Düz çöl arazisi tanksavar füzelerinin azami menzille kullanılmasına imkan vermektedir. Ortadoğu'da el yapımı patlayıcı da çok kullanılmaktadır. Bu nedenle özellikle savunma hazırlığı yapılmış bir bölgeye tank ve zırhlı araçlarla dalmak çok tehlikelidir. Bu tip bölgeler önce yaya unsurlarla alınmalı ve temizlendikten sonra araçlar girmelidir. (Klasik Savaşta da böyledir). Bu iki unsur birleşince tanklar daha çok ateş destek aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ancak tanksavar füzeleri silah olarak küçük ve uzun menzillidir. Tanklar ise kule mevziinde bile oldukça büyük siluet gösterirler.